YCGK- SANIĞIN EYLEMİNİN AYRI AYRI NİTELİKLİ HIRSIZLIK VE KASTEN YARALAMA SUÇLARI MI YOKSA YAĞMA SUÇU MU OLDUĞUNUN TESPİTİ

Ceza Genel Kurulu         2017/786 E.  ,  2019/496 K.

 

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 131-122

Sanık ... hakkında nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin nitelikli hırsızlık ve kasten yaralama suçlarını oluşturduğu kabul edilerek TCK'nın 142/1-b, 143, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay 20 gün hapis, aynı Kanun'un 86/2, 29, 31/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK'nın 52/2-4. maddesi uyarınca kasten yaralama suçundan verilen hapis cezasının 1.000 TL adli para cezasına çevrilmesine ve taksitlendirmeye ilişkin Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.03.2012 tarihli ve 48-64 sayılı hükümlerin, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.03.2016 tarih ve 9064-1981 sayı ile;
“...1- Oluş ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın olay günü katılanın ikametine giderek birlikte televizyon izleyip alkol aldıkları, katılanın bir ara ihtiyaç gidermeye odadan çıktığı, sanığın masa üzerindeki telefonu fark ettiği, bu sırada odaya dönen katılanı darbedip, etkisiz hâle getirdikten sonra masanın üzerinde duran telefonu alıp, devam eden günlerde ise tanık ...'ya 40 TL karşılığında satması şeklinde gerçekleşen sanığın eyleminin, nitelikli yağma suçunu oluşturduğu düşünülmeden yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,”
2- Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150. maddesi uyarınca, sanığın savunmasını yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle, savunmana ödenen avukatlık ücretinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı biçimde, sanığa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi," isabetsizliklerinden ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkın saklı tutulması suretiyle bozulmasına karar verilmiştir.
2 numaralı bozma nedenine uyan Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 25.04.2016 tarih ve 131-122 sayı ile;
"...Yargıtay 6. Ceza Dairesinin kararının eylemin kabulü kısmında belirtildiği şekilde eylem gerçekleşmiş değildir. Yargıtay eylemin kabulü kısmında masa üzerinde bulunan cep telefonu alınmadan önce suça sürüklenen çocuk tarafından mağdura karşı darp eylemi gerçekleştirilerek mağdurun etkisiz hâle getirilmek suretiyle cep telefonu alındığı belirtilmiş ise de; bu kabul dosya kapsamı ile uyumlu değildir. Mağdur soruşturma aşamasında alınan iki beyanında ve yargılama aşamasındaki beyanında suça sürüklenen çocuğun cep telefonunu almadan önce kendisine yönelik herhangi bir şekilde darp eylemi gerçekleştirmediğini açıkca ifade etmektedir. Mahkememizin 21/03/2012 tarihli oturumunda mağdura suça sürüklenen çocuğun kendisini cep telefonunu almadan önce de dövüp dövmediği açıkca sorulmuş mağdur suça sürüklenen çocuğun kendisini dövmeden önce kendisinden cep telefonunu istemediğini, başka sebepten ötürü kendisini dövdükten sonra evden çıkarken cep telefonunu alıp gittiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere yağma suçunun temel unsuru mağdura karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle mağdurdan mal varlığı elde etmektir. Tüm dosya kapsamına göre suça sürüklenen çocuğun mağdura yönelik gerçekleştirmiş olduğu darp eylemi cep telefonunu almaya ilişkin değildir. Gerek suça sürüklenen çocuk gerekse mağdur, cep telefonunun alınması için mağdura karşı darp eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin hiçbir beyanda bulunmamışlardır. Aksine suça sürüklenen çocuk mağdurun kendisine hakaret etmesi üzerine onu dövdüğünü belirtmiştir. Zaten suça sürüklenen çocuk da cep telefonu almadığını belirtmektedir.
Suça sürüklenen çocuğun mağdura yönelik darp veya tehdit eylemi gerçekleştirerek cep telefonunu aldığına ilişkin şüphe uyandıracak boyutta dahi hiçbir kanıt veya iddia yoktur. Hâl böyle iken suça sürüklenen çocuğun alt sınırı 10 yıldan başlayan konutta yağma suçunu gerçekleştirdiğinin kabulü mümkün değildir." şeklindeki gerekçeyle 1 numaralı bozmaya direnerek sanığın önceki hükümler gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2016 tarihli ve 255348 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1206-1508 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.05.2017 tarih ve 650-1457 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın eyleminin ayrı ayrı nitelikli hırsızlık ve kasten yaralama suçunu mu, yoksa bir bütün hâlinde nitelikli yağma suçunu mu oluşturduğu,
2- Nitelili hırsızlık ve kasten yaralama suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi hâlinde kasten yaralama suçu açısından şikâyetten vazgeçme nedeni ile sanıktan vazgeçmeyi kabul edip etmediğinin sorularak sonucuna göre hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
26.05.2011 tarihinde sanığın bir şişe şarap alıp beraber dizi izlemek üzere mağdurun evine geldiği, saat 22.00 sıralarında sinirlenip mağdurun yüzüne yumruk ile vurduğu, ardından masanın üzerinde duran cep telefonunu alarak evi terk ettiği, daha sonra suça konu cep telefonunu tanık ...'ya 40 TL karşılığında sattığı, tanık Nuh'un da paraya ihtiyacı olması nedeni ile söz konusu telefonu berber dükkânına gelen tanık ...'ye 65 TL karşılığında verdiği, cep telefonuna çalıntı olduğuna dair yasal uyarı gelmesi üzerine polis merkezine teslim edildiği iddiası ile sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kamu davası açıldığı,
Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesince düzenlenen 27.05.2011 tarihli raporda; mağdurun her iki yanağında ve sol kaburga bölgesinde ekimozlar bulunduğu, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğunun belirtildiği,
Aynı Hastanece düzenlenen 03.06.2011 tarihli raporunda; sanığın vücudunda darp ve cebir izinin bulunmadığının bildirildiği,
03.06.2011 tarihli Kolluk tutanağında; Polis Merkez Amirliğine müracaat eden ... isimli şahsın 29.05.2011 tarihinde yani suç tarihinden dört gün sonra sanık ... isimli şahıstan satın alıp üç gün sonra ... isimli şahsa sattığı çalıntı olduğunu sonradan öğrendiği Nokia 2200 model 355948/04/218620/6 IMEI numaralı telefonu teslim ettiğinin belirtildiği,
09.06.2011 tarihli takdiri kıymet ve teslim tutanağında; söz konusu cep telefonunun ikinci el fiyatının 120 TL olduğunun bildirildiği,
HTS kayıtlarında; telefonun, olay saatinden beş dakika önce saat 21.55'te son kez mağdur tarafından kullanıldığı, ertesi gün saat 13.51'den 30.05.2011 tarihine kadar ...adına kayıtlı bir numara ile, 30.05.2011 tarihinden itibaren de tanık ... tarafından kullanıldığının tespit edildiği,
Sosyal Hizmet Uzmanı görüşme raporunda; sanığın sosyal, ruhsal, duygusal ve mental gelişiminin normal olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur Kollukta; babası esrar sattığı için cezaevinde bulunan sanığın 26.05.2011 tarihinde saat 22.00 sıralarında elinde bir şişe şarapla evine geldiğini, Kurtlar Vadisi isimli diziyi izlerken şarabı içmeye başladıklarını, alkolün etkisi ile sanığın birdenbire hırçınlaştığını, daha ne olduğunu anlamadan yumruk ile yüzüne vurduğunu, ablasının kendisine satın aldığı markasını ve modelini bilmediği cep telefonunu alarak gittiğini, alkolün etkisi altında olması, sanığın genç ve güçlü olması nedenleri ile kendini savunamadığını, yine alkolün etkisi ve almış olduğu darbelerden dolayı kendinden geçtiğini, bu nedenle hemen polisi arayamadığını, kendine gelince hastaneye gidip tedavi olduğunu,
Savcılıkta; sanığın kendisinden zorla aldığı cep telefonunu bir berbere sattığını, bu şahsın da telefonun çalıntı olduğuna dair mesaj gelmesi üzerine Çocuk Şube Müdürlüğüne suça konu cep telefonunu götürdüğünü, tarihini tam olarak hatırlayamadığı bir zaman diliminde Şubeye giderek telefonunu teslim aldığını, suça konu telefonu ablasının kızı olan ...'e verdiğini, zaten telefonun faturasının da Arzu'nun üzerine olduğunu, suça konu telefonun IMEI numarasını ve o tarihte kullandığı cep telefonu numarasını bilmediğini, şikâyetçi olduğunu, uzlaşmak istemediğini,
Mahkemede; serbest muhasebeci yanında çalıştığını, sanığı aynı mahallede oturmaları nedeni ile tanıdığını, olay akşamı evinde yalnız başına otururken sanığın şarap alıp evine geldiğini, getirdiği şarabı beraber içtiklerini, sarhoş olduklarını, tuvalete gidip gelince başının döndüğünü, sanığın ortada hiçbir şey yokken kendisini dövdüğünü ve masanın üzerindeki telefonunu alıp gittiğini, olay gecesi baygın olduğunu, ertesi sabah saat 10.30 sıralarında polise müracaat ettiğini, hastaneye götürüldüğünü, sanığı telefonunu alıp giderken gördüğünü ancak gücü olmadığından dolayı müdahale edemediğini, şikâyetçi olduğunu, soru üzerine İMEI numarasını bilmese bile telefonunun kızaklı olması nedeni ile karakolda teşhis ettiğini, sanığı olay gecesi kapıyı çalması üzerine huzursuzluk çıkartabilir düşüncesi ile evine almak zorunda kaldığını, sanığın daha önce evine gelmediğini, ilk kez o gece geldiğini, sanığın kendisini dövdükten sonra telefonunu aldığını, öncesinde suça konu cep telefonunu istemediğini, sanığın istemesi üzerine şarkı açtığı cep telefonunu masanın üzerine koyduğunu, bozma sonrası ise şikâyetinden vaz geçtiğini,
Tanık ... ...aşamalarda; öz dayısı olan mağdurun yalnız yaşayan fakir bir insan olduğunu, suça konu Nokia 2220 marka 355 ...IMEI numaralı telefonu kullanması için dayısına verdiğini, tanımadığı bir şahsın döverek suça konu cep telefonunu dayısının elinden aldığını öğrendiğini, bunun üzerine Telekominikasyon Kurumunu arayarak durumu bildirdiğini, cep telefonunun görüşmelere kapatılmasını istediğini, telefonu satın alan kişiye kullandığı telefonun çalıntı olduğuna dair mesaj gittiğini, bu şahsın da söz konusu telefonu polis karakoluna götürüp teslim ettiğini, dayısı olan mağdurun da telefonu artık kullanmak istemediğini söyleyerek kendisine getirdiğini,
Tanık ... aşamalarda; söz konusu cep telefonunu arada sırada iş yerine tıraş olmak için gelen sanıktan 29.05.2011 tarihinde saat 20.30 sıralarında 40 TL'ye satın aldığını, paraya ihtiyacı olduğunu söyleyen sanığa cep telefonunu nereden aldığını, faturasının olup olmadığını sorduğunu, onun da telefonu abisinin kendisine satın aldığını, faturasını sonradan getirebileceğini söylediğini, iki gün kullandığı telefonu müşterisi olan ...'ye 65 TL karşılığında sattığını, çalıntı mesajı gelince söz konusu cep telefonunu geri alıp polis merkezine götürdüğünü,
Tanık ... aşamalarda; suça konu Nokia 2220 marka 355 ...IMEI numaralı telefonu müşteresi olduğu berber ...'dan 01.06.2011 tarihinde 65 TL karşılığında satın aldığını, 03.06.2011 tarihinde “Kullandığınız telefon çalıntıdır.” şeklinde bir mesaj geldiğini, telefonu satın aldığı ...'nın parasını iade edip telefonu geri aldığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık Savcılıkta; bir bebek mağazasında satış görevlisi olduğunu, olay gecesi "Çetin Ağabey" diye hitap ettiği mağdurun evine gittiğini, birlikte şarap içerek Kurtlar Vadisi isimli diziyi izlediklerini, sarhoş olup kendisine küfretmeye başlayan mağdurun yüz kısmına yumruk ile vurduğunu, iddia edildiği gibi masanın üzerindeki cep telefonunu almadığını, mağdurun evine daha önce de birkaç kez gittiğini, olay gecesi de mağdur davet ettiği için yanına gittiğini, suçlamayı sadece kasten yaralama bakımından kabul ettiğini,
Mahkemede; mağdurun herhangi bir sebep yokken kendisine “Ananı avradını sinkaf ederim.” diye küfrettiğini, küfretmemesi için kendisini uyardığını, buna rağmen mağdurun üstüne yürüdüğünü, kendisine tokat attığını, bunun üzerine mağdura karşılık verip birkaç tokat da kendisinin attığını ve oradan kaçtığını, cep telefonunu almadığını,
Savunmuştur.
TCK'nın 148. maddesinde yağma suçu; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde; "Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir." açıklamasına yer verilmiştir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükteki 149. maddede de yağma suçunun; "Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla” işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK'nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
26.05.2011 tarihinde mahalleden tanıdığı mağdurun evine elinde bir şarap şişesi ile giden sanığın, mağdur ile birlikte televizyon izleyip şarap içtiği, 22.00 sıralarında bir anda mağdurun yüzüne yumruk ile vurup basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaralayıp masanın üzerinde bulunan mağdura ait cep telefonunu alarak evden ayrıldığı, mağdur sanığın cep telefonunu aldığını gördüğü halde karşı koyamadığı anlaşılan olayda; sanığın alkollü hâldeki mağduru yaralayıp zor duruma düşürerek suça konu cep telefonunun alınmasına karşı koymamaya mecbur kıldıktan sonra cep telefonunu alması karşısında sanığın eylemlerinin ayrı ayrı nitelikli hırsızlık ve kasten yaralama suçlarını değil bir bütün hâlinde nitelikli yağma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin, sanığın eylemlerinin bir bütün hâlinde nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Birinci uyuşmazlık konusunda ulaşılan sonuç karşısında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2016 tarihli ve 131-122 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin, sanığın eylemlerinin bir bütün hâlinde nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Bu internet sitesinde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için Cookieler kullanılmaktadır. Cookie tercihlerinizi değiştirmek ve Cookiekeler hakkında detaylı bilgi almak için İnternet Sitesi Gizlilik Politikası'nı inceleyebilirsiniz. Cookie ayarlarını değiştirmeniz durumunda internet sitesinin bazı özelliklerinin işlevselliğini kaybedebileceğini dikkate alınız.